Üsküdar’da doğdu. Güzel huylu ve hoşsohbet olduğu için Şeker Ahmed Paşa diye tanınır. Babası Ali Efendi’dir. İlk ve orta öğrenimini Üsküdar’da tamamladı. 1855’te Mekteb-i Harbiyye’ye girdi. Burada özellikle resim sanatında görülen üstün yeteneği vasıtasıyla, son sınıfta iken resim öğretmeni yardımcılığı ile görevlendirildi. Mekteb-i Harbiyye’den mülâzım olarak, mezuniyeti sırasında yaptığı bir resmin Sultan Abdülaziz tarafından çok beğenilmesi üzerine padişahın emriyle, 1861-1862’de Paris’te başarılı Türk öğrencileri için elçilik bünyesinde kurulan Mekteb-i Osmânî’ye gönderildi. Öğrenim yıllarında hocalarından Gustave Boulanger ve ardından Jean-Léon Gérôme’un atölyesinde çalışarak, resim tekniğini geliştirdi. Ayrıca Paris Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim eğitimine devam etti. Bu sırada Cézanne, Renoir, Toulouze, Manet, Courbet gibi empresyonist ressamların açtığı yeni ekol en verimli çağını yaşıyordu. Şeker Ahmed bu akım içinde daha çok ressam Courbet’in etkisinde kaldı.
1867’de Sultan Abdülaziz Avrupa seyahati esnasında, II. Milletlerarası Paris Sanayi Sergisi’nin açılışında Osmanlı pavyonunda sanat eserlerinin sergilendiği salonda Şeker Ahmed’in yaptığı, Ahmed Ali Kulları imzalı büyük boy karakalem portresini gördü ve onunla yakından ilgilendi. Şeker Ahmed’in Paris’te yaptığı resimler 1869 ve 1870’te Paris’in milletlerarası sergisinde teşhir edildi. Bir Türk ressamın bu başarısı büyük ilgi gördü ve Paris sanat çevrelerinde önemli bir olay şeklinde değerlendirildi. Paris Güzel Sanatlar Akademisi’nde eğitimini tamamladıktan sonra akademi tarafından üç ay süreyle İtalya’ya gönderilen Şeker Ahmed, Fransa ile Prusya arasında çıkan savaş yüzünden Mekteb-i Osmânî kapanınca, arkadaşlarıyla beraber 1870’te İstanbul’a döndü. Kolağası rütbesiyle Mekteb-i Tıbbiyye resim hocalığına tayin edildi. Bu görevinin yanında Beyazıt, Zeyrek, Kaptan İbrâhim Paşa rüşdiyeleriyle Sultan Ahmed Sanat Mektebi’nde resim ve lisan öğretmenliği yaptı.
Türkiye’de ilk resim sergisini 1873’te Sultan Ahmed Sanat Mektebi’nde açan Şeker Ahmed Paşa, 1875’te Çemberlitaş’ta Dârülfünun binasında Sultan Abdülaziz’in desteğiyle yerli ve yabancı ressamların katıldığı ikinci sergisini düzenledi. Serginin büyük ilgi görmesi üzerine bir yıl sonra tekrarlandı. Bu sanat faaliyetlerinin ardından kolağası rütbesiyle Sultan Abdülaziz’in yaverliğine tayin edildi. Ayrıca Şehzâde Yûsuf İzzeddin’in hizmetinde bulundu. 1870-1875 yılları arasında padişahın emriyle Dolmabahçe Sarayı’nda resim koleksiyonunun oluşumunda danışmanlık yaptı. Yabancı ressamların tablolarını satın almakla görevlendirildi. Paris’teki sanat galerileriyle ilişki kurarak günümüzde bir kısmı İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde bulunan Yvon, Boulanger, Chaplin, Harpignies, Daubigny, Gérôme gibi Fransız ressamların eserlerini saray resim koleksiyonuna kazandırdı. Saraydaki görevi II. Abdülhamid döneminde devam etti. 1878’de kāimmakām, 1880’de miralay, 1884’te mirlivâ, 1891’de ferik oldu. 1896 yılından ölümüne kadar kendisine yabancı misafirlerin teşrifatçılığı görevi verildi. Yıldız’daki fabrika için porselen üzerine resimler yaptı. Padişah adına yabancı devlet adamlarına ve elçilere verilecek hediyelerin seçimi ve saray sanat elçiliği görevini yürüttü. Bunun yanında Mercan’daki konağında bulunan atölyesinde natürmort ve peyzaj resimleri yaptı. 18 Mayıs 1906’da vefat eden Şeker Ahmed Paşa, Eyüp’te Sokullu Mehmed Paşa Türbesi yakınına defnedildi. Şeker Ahmed Paşa altmıştan fazla yerli ve yabancı nişan almıştır: Murassa‘ Osmânî, Birinci Mecîdî nişanları, altın ve gümüş imtiyaz, altın liyakat, sanayi, telhiye, Yunan muharebe madalyaları, kırk sekiz ecnebi nişanı. Bunların dördü murassa‘ olup otuz beşi birinci rütbeden, diğerleri çeşitli rütbelerdendir.
Türk resminde XIX. yüzyılın başlarında iptidâîler (primitif) diye adlandırılan asker ressamlardan sonra yüzyılın ortalarında Avrupa’da büyük üstatların atölyelerinde sanat eğitimi alan Şeker Ahmed Paşa, Süleyman Seyyid, Hüseyin Zekâi Paşa, Osman Hamdi ve daha sonra Halil Paşa, Hoca Ali Rızâ Bey gibi ressamlar Türk resminde yeni bir dönem açmış ve eserlerini ortaya koyarak Türk resminin temelini atmıştır. Bu ikinci dönem ressamlarının sanatında genelde tabiat sevgisinin samimi ve saf bir ifadesi görülür. Çalışmalarındaki titizlik ve temizlik askerî eğitim ve terbiyenin sanat planına yansıması şeklinde yorumlanır. Ünü Avrupa’ya yayılan Şeker Ahmed Paşa toplumun değer yargılarına bağlı kalıp daha çok peyzaj ve natürmort eserler yapmıştır. Tabiatı dikkatle izleyerek uzun ve ısrarlı bir çalışmanın sonunda tamamladığı tablolarında ışık-gölge dağılımını ve renklerin âhengini büyük bir ustalıkla gerçekleştirmiştir. Eserlerini, tabiatı bir fotoğraf objektifi gibi aynen kopya etme veya ayrıntıları tuvale geçirme kaygısı gütmeden yeni düzenleme ve yorumlarla yarı empresyonist bir anlayışla ortaya koymuştur. Bunlar arasında Paris’e gitmeden önce yaptığı “Tepe Üzerinde Kale” (İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, nr. 45-458) ve “Talim Yapan Erler” (İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, nr. 49-462) naif bir anlayışla hiçbir sanatçıdan etkilenmeden yaptığı tablolardır. Şeker Ahmed Paşa’nın “Orman” (İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, nr. 47-460) ve “Ağaçlar Arasında Karaca” (İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, nr. 10-423) adlı tuvalleri hocası Courbet’yi hatırlatan, şahsiyetini bulmuş en iyi eserlerinden sayılır. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde “Manzara” (nr. 54-467), “Orman ve Geyik” (nr. 459-872), “Manzara” (nr. 460-873), “Ormanda Yol” (nr. 1264-6202), “Peyzaj” (nr. 1935-8220), “Ağaçlık” (nr. 2086-8378), “Kendi Portresi” (nr. 473-918); Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Saraylar Dairesi Başkanlığı Saraylar Arşivi Resim Koleksiyonu’na ait Dolmabahçe Sarayı’nda “Yelkenliler” (nr. 12-2732), Yıldız Sarayı Şale Köşkü’nde “Orman” (nr. 11-172); Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi Resim Koleksiyonu’nda “Ceylan ve Orman” adlı tuval üzerine yağlı boya tabloları da onun çok başarılı peyzaj çalışmalarıdır. Şeker Ahmed Paşa’nın Rönesans’tan Chardin’e kadar süren koyu fon üzerinde açık motif geleneğiyle yaptığı natürmort çiçek ve geniş resimleri Türk ressamlığının en olgun eserleridir. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde “Natürmort” (nr. 46-459), “Meyveler” (nr. 458-871), “Manolya ve Meyveler” (nr. 461-874), “Meyveler” (nr. 462-875); Türkiye Büyük Millet Meclisi Millî Saraylar Dairesi Başkanlığı Tablolar Koleksiyonu’nda “Natürmort” (Küçüksu Kasrı, nr. 11-204), “Natürmort” (Beylerbeyi Sarayı, nr. 11-281), “Portakallı Natürmort” (Dolmabahçe Sarayı, nr. 11-813), “Güllü Natürmort” (Dolmabahçe Sarayı, nr. 13-88) adlı tuval üzerine yağlı boya tabloları da önemli eserleri arasındadır. Bu eserlerinin dışında Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nde, resim galerilerinde ve özel koleksiyonlarda tabloları bulunmaktadır.
Muhittin Serin / İslam Ansiklopedisi