Bir Anadolu Hikayesi
Modern çağın girdabında Anadolu irfanıyla kalem tutan hocamızı Dergâh Yayınlarındaki odasında ziyaret ettik.
Naif bir ses tonuyla ‘hoş geldiniz gençler’ diyor, mahcup bir edayla yerinden kalkamayışının üzüntüsünü dile getiriyor.
İlk sözü bize veriyor usulca, bizleri dinleyip anlamaya çalışıyor.
Ben konuşmaya başlarken cümle kırıklarımı edebi bir şekilde düzeltiyor, kullandığım bazı kavramların lügat anlamlarını genişçe açıklamaya çalışıyorum.
Sivil toplum üzerine uzunca konuşuyor ancak bunları kapıdan çıkar çıkmaz unutmamızı rica ediyor.
Kendisinden röportaj talebimiz olduğunu dile getirip cevap beklerken birden farklı bir soruyla karşılaşıyoruz.
-Nerelisin bakayım sen ?
– El- Aziz.
Yanımdaki arkadaşa da soruyor aynı soruyu. Sonra tekrar bana dönüp:
-“Harput Türküsü bilir misin sen, şayet bilirseniz tüm taleplerinizi kabul ederim.”
diyor. Yanımdaki arkadaş sözü bana bırakmadan “Kar mı yağmış şu Harput’un başına ” türküsünü mırıldanıyor.
Hocamız arkadaşın kaldığı yerden türküyü alıp devam ettiriyor;
“Bir of çeksem karşı ki dağlar yıkılır,
Bugün posta günü canım sıkılır
Ellerin mektubu gelmiş okunur,
Benim yüreğime hançer sokulur.”
Böylelikle röportaj sözünü alıyoruz.
Hatıra fotoğrafı için hocamız hazırlanıyor.
Odasındaki fotoğraf köşesini gösteriyor. Röportaj fotoğrafını nasıl çekmemiz gerektiğini detaylıca anlatıyor.
Odasının pencere köşesinde 1970 yıllarına ait koltuğunu düzeltiyor. Kadraja almamız için saksıyı özellikle gösteriyor.
-“Hadi gençler şöyle yakışıklı bir fotoğrafımı çekin bakalım.”
diyor ve mütevazi bir şekilde koltuğa oturuyor. Çektiğimiz fotoğraflara tek tek bakıyor ve en çok beğendiğini işaret ediyor.
Fotoğraf hoşuna gitmiş olacak ki:
-Arkadaşlar biraz güzellik yapayım size biraz daha fotoğraf çekelim. Ama tüm çekilen fotoğrafları ajansa bırakmanızı ve isminizi muhakkak not ettirmenizi de rica ediyorum. Olur da bir yerde yayınlarsak emeğiniz boşa gitmesin. Adınızı belirtmek isterim.
Birçok ilham verici sözler, nasihatler biriktiriyor günümüz hakikaten aydın oluyor.
Yanımızda getirdiğimiz Harput Dibek kahvesini hocamıza hediye ediyoruz. Harput yazısını okuyunca
-Ulen gençler siz bu işi biliyorsunuz(tebessüm ederek) diyor ve
Kalbin Sesi eserini imzalayarak bizlere hediye veriyor. Anlattıklarıyla bir Anadolu hikayesi biriktirerek saygıyla odasından çıkıyoruz.
Yapacağımız röportajı sonraki zamanlarda paylaşacağım.