Alaiye’nin Kleopatra’sına Mektup

Alaiye’nin Kleopatra’sına Mektup
Nasılsın, iyi misin? Beni soracak olursan, Truva Savaşı’na hiç girmedim ki çıkayım. Ama ziyadesiyle bitkin ve künyesini kaybetmiş bir savaşçı kadar çaresizim. Benim ellerim hiç kılıç tutmadan nasırlar bağlamış ve kalbim hiç âşık olmadan öylesine vurulmuş.
Heredot mezarından kalkıp yeniden tarih yazacak olsa, benim hikâyemi duyunca tekrar ölür, âşkımı öğrenince yeniden hayat bulur.
İşte benim hikâyem: Zemherinin bir gecesi Augustus ölünce ve Zülfazıl son fasılda yok olunca Angora şehrinde başlıyor. Ben bu hayata 1442 Hicri yılının son dakikalarında yeniden doğmuşum. Kleopatra’dan haber gelmiş ve ben bu tek nefesin bana yeteceğine inanarak yola koyulmuşum. “Bu ayazda nasıl yürünür?” diye düşünmeden, “Hiç görülmemiş yüz nasıl tanınır?” diye tereddüde dahi düşmeden öylece… “Ben en çok siyahta yaşarken, ya o sadece mavide nefes alabiliyorsa?” endişesine kapılmadan ve “Ben en çok taş değirmende öğütülmüş buğdayı severken, ya o narenciye olmadan yaşayamıyorsa?” girdabına düşmeden öylece yürümüşüm.
Ta ki Kattahi’nin kızıl taşlarla ördüğü ve ıssız bir yere inşa ettiği kulenin gölgesinde oturan kişiyi görünceye kadar. Sonra ben Kule’nin az uzağına oturmuş, onun gölgesinde suyun taşı okşamasını seyreden güzeli izlemeye koyulmuşum. Güneş kirpiklerini yumarken o güzel kızı bir daha görememe korkusuna kapıldığım o anda, gökyüzündeki en büyük yıldız imdadıma yetişmiş ve yeniden aydınlanmış, aydınlanması gereken.
Ben sevda kuşanıp yollara düştüm, bilirim bu yollar dağlara dolanır. Cevabını bilmediğim sualler var aklımda, bilirim cevapsız kalırsa gözler sulanır. İmparator Tiberius olup adına sikke bastıramam amma zemherinin ayazında göğsümü açtım ve nurundan aldığım büyük bir tevazu ile adını kalbime bastım. Şimdi her şey şu sualde: Işığım, aydınlığım, nurum, gönül gözüm, yol bilgecim olur musun?

Related Posts

Leave a Reply

My New Stories